kesmek,katletmek,hayaları veya zekeri dibinden kesip enemek,hadım etmek,iğdiş etmek,kökünü kazımak,zekerini kesmek,yenmek,galip gelmek,hurma ağacına aşı vurmak,aşılamak,ilkah etmek,galebe çalmak,geçmek,boynunu vurmak | جَبَ ـُـ جَبّاً و جِبَاباً |
kar istemek,kar etmek ası talep etmek,fayda istemek | إِسْتَرْبَحَ : إِسْتِرْبَاحاً |
kâr etmek,kâr istemek,ası talep etmek,fayda istemek | إِسْتَرْبَحَ : إِسْتِرْبَاحاً |
çekinmek,sakınmak ,ictinap gelmek,beğenmemek,nefret etmek,kerih görmek,eğriltmek,bükmek,korkunç bir şey birden çıkmak,zuhur etmek,saklanmak ,gizlenmek,aşı boyası satmak,göz korkunç veya kerih bir şeyi görüp yılmak | جَبِئَ ـَـ جَبْاً و جَبَاً و جِبَاءً و جُبُؤاً و يقال ما جَبِئَ عن فلان شتمي |
birini bir şey ile faydalandırmak,bir şey ile birinin işine yaramak,ası etmek,fayda etmek,faydası olmak,hayırlı bir şey ulaştırmak,fayda vermek,faydalı olmak,birini bir şey ile faydalandırmak,bir şey ile birinin işine yaramak,fayda vermek,ası etmek,fayda vermek,faydalı olmak,faydalandırmak,faydası olmak,hayırlı bir şey ulaştırmak,yaramak,fayda etmek | نَفَعَ ـَـ نَفْعاً ومَنْفَعَةً بِ ، لِ ، هُ |
aşı,toz,aşılama,polen,ekek at,aygır,devenin dölü,suyu,ekek at,aygır,devenin dölü,suyu,deve gebe olmak | لِقَاحٌ : تطعيم |
yalan söylemek,zina etmek,gözü yorgun olmak,zayıf olmak,haktan vazgeçip sapmak,yan çizmek,küfür etmek,sövmek,su akmak,akıtmak,kanalı genişaçmak,fasık olmak,yalanlamak,tekzip etmek,asi gelmek,isyan etmek,muhalefet etmek,şafak sökmek,tan atmak | فَجَرَ ـُـ فَجْراً و فُجُوراً و مَفْجَراً عِنْ |
fasıklık,ahlaksızlık,Allahın emrinden çıkmak,isyan etmek,itaatsızlık,fısk,masiyet ve günah etmek,kötülük etmek,emirden,dinden çıkmak,asi,fasık olmak,küfür,isyan,zina,harabatilik,orospuluk,zina,harabatilik,doğru yoldan sapma,günahkarlık,günah | فِسْقٌ (ج) فُسُوقٌ و فِي القُرْآنِ الكَرِيمِ |
bir nesneden men olunup el çekmek
bir şeyi beğenmeyip kerih görmek,çıkmak,pünhan olmak,gizlenmek,aşı boyası
satmak,boyunu bir tarafa eğmek,göz ve
kılıç yayınmak yani bir kerih ve nahoş yahut
bigayet muhip ve korkunç nesne olmakla
nazar takat getirmek | جَبَأٌ ، جُبُؤٌ ، جَبْؤٌ |
bir nesneden men olunup el çekmek
bir şeyi beğenmeyip kerih görmek,çıkmak,pünhan olmak,gizlenmek,aşı boyası
satmak,boyunu bir tarafa eğmek,göz ve
kılıç yayınmak yani bir kerih ve nahoş yahut
bigayet muhip ve korkunç nesne olmakla
nazar takat getirmek | جُبُؤٌ ، جَبْأٌ ، جَبَأٌ : |
bir nesneden men olunup el çekmek
bir şeyi beğenmeyip kerih görmek,çıkmak,pünhan olmak,gizlenmek,aşı boyası
satmak,boyunu bir tarafa eğmek,göz ve
kılıç yayınmak yani bir kerih ve nahoş yahut
bigayet muhip ve korkunç nesne olmakla
nazar takat getirmek | جَبْأّ ، جُبُؤٌ ، جَبَأٌ : كف اليد |
ağaç filiz vermek,dal sürmek,aygır dişiyi gebe bırakmak,hurmayı aşılamak,tohumlamak,verimli kılmak,döllendirmek,aşılamak,ilkah etmek,gebe bırakmak,tohumlamak,dişi hurmaya aşı vurmak,ağaç dal,filiz vermek,bitirmek | أَلْقَحَ : إِلْقَاحاً بَيْنَ |
ticaret,tecim,alıp satmak,alış veriş,alım satım,bazerganlık,bazerganlık etmek,ticaret,alış veriş etmek,alış verişte hasıl olan kar ve fayda,ası,kar,fayda ,tecim,tüccar malı,ticari emtia | تِجَارَةٌ (ج) تِجَارَاتٌ |
mal,yük,bizaa,ilim,maldan büyük pay,ticaret malı,eşya,yük,ilim,bizaa,ticaret malı,eşyası,mal,eşya, bilgi,sermaye,ticaret malı,eşyası,fayda,ası,az şey,eşya,yük,bir yere gönderdikleri meta,az şeyparça | بِضَاعَةٌ (ج) بَضَائِعُ : سِلْعَةٌ : أَصْلُ المَالِ ، رَأْسُ المَالِ : مال ، سلعة متاع ، علم ، شيئ قليل وفي القرآن الكريم |
mal,maldan büyük pay,sermaye,mal,ticaret malı,eşya,yük,ilim,bizaa,ticaret malı,eşyası,ticaret malı,bilgi,ticaret malı,eşyası,maldan büyük pay,fayda,ası,az şey,eşya,yük,bir yere gönderdikleri meta,az şey,parça,başın derisini ve etini yarıp kanatan baş yarası | بِضَاعَةٌ (ج) بَضَائِعُ : مَا يُتَّجَرُ بِهِ ، سِلْعَةٌ ، أَصْلُ المَالِ ، رَأْسُ المَالِ ، رِبْحٌ مَالٌ، متاع ، علم ، شيئ قليل وفي القرآن الكريم |