acele etmek,ivmek istemek,acele ettirmek,koşturmak,tacil etmek,acele talep etmek,istical,acele,sürat,koşturma | إِسْتِعْجَالٌ (ج) إِسْتِعْجَالاَتٌ : سُرْعَةٌ ، عَجَلٌ ، عَجَلَةٌ |
onu acele ettirdi,koşturdu,acele etmeye teşvik etti,acele ve sürat etmesini istedi | إِسْتَعْجَلَهُ : طَلَبَ عَجَلَتَهُ ، حَضَّهُ و نَشَّطَهُ و أَمَرهُ أَنْ يُسْرَعَ |
hız,sürat,acele,ivmek,tezlik,koşmak,acele,çabukluk ,ivedilik,ivmek,acele etmek | سُرعَةٌ ، عَجَلَةٌ |
bir şeyde çalışmak,acele yapmak,süratlanmak,koşmak,ivdirmek,hızlandırmak,sürat etmek,acele etmek,ivmek ,acele etmek , çabuk davranmak ,çabuk olmak | أَسْرَعَ : إِسْرَاعاً فِي |
acele etmek,hızlandırmak,acele ettirmek,çabuk amel ettirmek,çabuklaştırmak,sürat etmek,acele etmek,vaktinden önürdü vermek,rütbe,aşama,mesnet | تَعْجِيلٌ (ج) تَعْجِيلاَتٌ |
başlamak,ivmek,acele etmek,koşmak,acele etmek, acele ile yapmak,geçmek,bir tarz ve özel durum ile hitap veya muamele etmek,girişmek,kalkışmak,teşebbüs etmek | بَادَرَ : مُبَادَرَةً و بِدَاراً إِلَي ... |
acele etmek,acele ettirmek,hızlandırmak,çabuk davranmak,çabuk olmak,bir şeyde çalışmak,acele yapmak,süratlanmak,koşmak,ivmek,ivdirmek,sürat etmek,süratlendirmek,tez olmak,çabuklandırmak,tezlendirmek | أَسْرَعَ : إِسْرَاعا ًإِلَي ، بِ فِي |
bir şeyi almakta acele edişmek,ivmek,acele etmek | تَنَاهَزَ : تَنَاهُزاً |
acele atılmak,acele koşmak,düşüncesizce hamle yapmak,yıkılmak,sertlik,tehevvür | تَهَوُّرٌ |
koşmak,acele etmek,koşturmak,acele ettirmek,yorulmak,emek çekmek,didinmek,gücünü vermek | كَهَدَ ـَـ كَهْداً |
acele etmek,irmek,acele ettirmek,tezletmek | إِسْتَعْجًَلَ : إِسْتِعْجَالاً |
yüksek yer, acele,acele etmek,ivmek | وَفْزٌ (ج) أَوْفَازٌ |
acil,flaş,tez,ivedilipeşin,acele eden,aceleci,acele,çabuk,şimdiki,hemen,evveli olmayan,öncesiz | عَاجِلٌ ، طَارِئٌ ، إِسْتِعْجَالِيٌّ ، سَرِيعٌ |
ona acele etti,acele ettirdi | إِزْدَهَفَهُ : إِسْتَعْجَلَهُ |
çaba göstermek,acele etmek,develer taşkınlık edip bir yana dağılmak,yağmada acele etmek,ivmek | إِشْمَعَلَّ : إِشْمِعْلاَلاً |
ilân etmek,bildirmek,duyurmak,anons etmek,açıklamak,alenen söylemek,deklere etmek,beyan etmek,aşikar etmek,belli etmek,belirtmek,afişe etmek,izhar etmekmeydana çıkarmak | أَعْلَنَ : إِعْلاَناً بِ ، عَنْ، لِ ، هُ |
tavsiye etmek,tembih etmek,ısmarlamak,emr etmek,tavsiye etmek,bir şey vermek,vasiyet etmek,emanet etmek,sipariş etmek,çok ve birbirine girmiş otlağa girmek, nasihat etmek | أَوْصَي : إِيْصَاءً بِ ، إِلَي ، لِ |
öldürmek,yok etmek,iptal etmek,belirsiz etmek,mahv etmek,eksiltmek,silmek,iptal etmek,yok etmek,imha etmek,bozmak,harap etmek,vücudunu ortadan kaldırmak,noksan etmek,silmek,helak etmek,yakmak | مَحَقَ ـَـُ مَحْقاً |
kayıp etmek,zayi etmek,yitirmek,telef etmek,mahv etmek,helak etmek,ihmal etmek,malı çoğalmak,köy sahibi olmak | أَضَاعَ : إِضَاعَةً |
göç etmek,göçmek,intikal etmek,gitmek,ölmek,vefat etmek,irtihal etmek,binmek,acele etmek,talep etmek,yüklemek,sırtına çıkmak | إِرْتَحَلَ : إِرْتِحَالاً إلَي ، عَنْ |
gidermek,izale etmek,bertaraf etmek,def etmek,kaldırmak,uzaklaştırmak,yerinden etmek,soldurmak,silmek,mahv etmek,bir nesneyi yerinden ayırmak,yok etmek,helak etmek,temizlemek,çıkarmak,bozmak | أَزَالَ : إِزَالَةً و إِزَالاً ، هُ |
gönlünü almak,razı etmek,tarziye vermek, itap etmek,memnun etmek,itabını,azarlamayı izale etmek,hatırını hoş etmek,vaz geçmek,hışım etmek,azarlamak | أَعْتَبَ : إِعْتَاباً عَنْ ، هُ و قال الشاعر |
eğilmek,bükülmek,çarpılmak,arz etmek,itmat etmek,caymak,önüne geçmek,hücüm etmek,yönelmek,yöneltmek,tevecch etmek,ikbal etmek,rağbet etmek,ıraklaştırmak,kenardan yürümek | أَنْحَي : إِنْحَاءً عَلَي ، عَنْ ، لِ |
almak,ahz etmek,kabul etmek,elde etmek,ele geçirmek,gafil avlamak,yakalamak,tutmak,başlamak,kapmak,tesir etmek,alıkoymak,hapis etmek,men etmek,zorlamak,öldürmek | أَخَذَ ـُـ أَخْذاً وتَأْخَاذاً و مَأْخَذَاً بِ ،عَلَي ، عَنْ ، فِي ، مِنْ ، هُ و فِي القُرْآنِ الكَرِيمِ |
beraberinde götürmek,beraber olmak,kendine refik peyda etmek,tedarik etmek,temellük etmek,arkadaşlık etmek,eşlik etmek,refakat etmek,yanına almak,sahip çıkmak,musahabat etmek,dost olmak istemek,devamlı yanında bulundurmak | إِسْتَصْحَبَ : إِسْتِصْحَاباً إِلَي ، بِ ، هُ |
bağırıp çağırmak,nale ve feryad etmek,bir nesneyi anlamak,farkına varmak,dikkat etmek,hatıra getirmek,anmak,dert hatır etmek,fehim etmek,cima etmek,lanet etmek | بَاهَ ـُـ بَوَاهاً ، هُ و يقال جَاءتْ تَبُوه و و يقال ما بهت له اي ما فهمت |
uyandırmak,kaldırmak,uyarmak,farkına vardırmak,andırmak,tanımak,tembih etmek,ihtar etmek,nazarı dikkatini celp etmek,fark etmek,temyiz etmek,itham etmek,bir şeyi birine anlatmak,uyarmak,itham etmek | أَبَّهَ : تَأْبِيهاً بِ |
bir şeyi tasavvur ederken aklı başkasına gitmek,kalbe murat edilenden başka şey gelmek,yanılmak,sanmak,hayal etmek,tahayyül etmek,zan etmek,kuruntu etmek,vehim etmek,hesapta yanlışlık etmek | وَهِمَ ـَـ وَهَماً فِي |
tahdit,hudut tayin etmek,nihayetini malum etmek,sıfatı lazimesini tayin etmek,hadbeyan etmek,sınırlama,tahdit etmek,belirlemek,belirtmek,sınırlamak,had beyan etmek,keskinletmek,had beyan etmek,bir şeyin haddini ve sınırını beyan etmek,keskinleştirmek,sivriltmek,bilemek,tespit,tespit etmek | تَحْدِيدٌ (ج) تَحْدِيدَاتٌ ، تَثْبِيتٌ |
seğirtmek,hareket etmek,titremek,lerzan olmak,ihtilaç,zihni işgal etmek,ürpermek,rahatsız etmek,tedirgin etmek,taciz etmek,canını sıkmak,hareket etmek | إِخْتِلاَجٌ (ج) إِخْتِلاَجَاتٌ |