ası,fayda,yarar,menfaat,iyilik,yardım,tekrar edilen söz | عَائِدَةٌ (ج) عَائِدَاتٌ و عَوَائدُ |
fayda,yarar,ası,kar,menfaat,avantaj,kazanç,menfaat sağlamak | نَفْعٌ |
ası,fayda,yarar,menfaat,radde | رَادَّةٌ : فائدة |
menfaat,ası,fayda,yarar,kar,faydalı,faydalı şey,menfaat nedeni | مَنْفَعَةٌ (ج) مَنَافِعُ |
iyilik,menfaat bir bakanlığa bağlı genel hizmet gören idare,işletme,daire,maslahat,menfaat,avantaj,çıkar,hane,yarar,iş,büro,çıkar,daire,servis,iyilik,menfaat,bir bakanlığa bağlı genel hizmet gören idare,kazanç,kar,avans,avantaj,iş,fayda,ası,iyi olma sebebi,maslahat,çıkar,idare,işletmek,daire | مَصْلَحَةٌ (ج) مَصَالِحُ : سَبَبُ الصَّلاَحِ |
fayda,yarar,ası,menfaat,kar,bolluk,fazlalık,zenginlik,faydalı,çok,bol güç,yükseklik | طَائِلٌ (ج) طَوَائِلُ |
kar,kazanç,ası,yarar,fayda,ticaret,menfaat,kar etmek,kazanmak | رِبْحٌ (ج) أَرْبَاحٌ : رَبَحٌ |
atiyye,ihsan,fayda,yarar,menfaat,ası,atiyye,bahşiş,uygulama imkanı,tatbik kabiliyeti | جَدْوَي (الجدوي) : و يقال ما أصبت منه جدوي قَطّ و في المثل |
fayda,kar,kazanç,ası,yarar,faiz,menfaat,avantaj,devam eden mal,çalışmak,ve benzerleriyle elde edilen,malın kazancı | فَائِدَةٌ (ج) فَوَائِدُ ، رِبَا |
yarar,fayda,menfaat | نَفِيعَةٌ ، نَفْعٌ ، مَنْفَعَةٌ |
fayda,yarar,avantaj,kar,menfaat | نَفَاعٌ : مَنْفَعَةٌ ، فَائِدَةٌ |
filandan fayda,yarar,menfaat istedi,talep etti | إِسْتَنْفَعَ فُلاَناً |
birinden menfaat,fayda, yarar istmek,talp etmek | إِسْتَنْفَعَ : إِسْتِنْفَاعاً |
iyi,hayır,şerrin zıddı,iyilik,seçkin,yeğ,daha iyi,yararlı,hayırlı,en hayırlı,iyi adam,cömertlik,şeref,huy,altın,fayda,altın,yarar,menfaat,iyi olmak,yararlı olmak,iyilik,lezzet,güzel,çok mal,kerem,şerefkerem,seçmek,at sürüsü,yılkı,mal | خَيْرٌ (ج) خِيَارٌ و أَخْيَارٌ و خُيُور و خَيْرَاتٌ |
birinden menfaat,fayda,yarar istmek,talep etmek,faydalanmak,yararlanmak | إِسْتَنْفَعَ : إِسْتِنْفَاعاً ، هُ |