borcum var | عَلَيَّ دَيْنٌ |
itiraf ederim ki sana bin kuruş borcum vardır | لَكَ عَلَيَّ أَلْفُ إِعْتِرَافاً |
yanında ne var,neyin var,sende ne var ? Sen ne diyorsun ? | مَا عِنْدَكَ |
ora,orada,orası,oracıkta,şu yerde,burada var,onda,var | ثَمَّ : إِسمُ الإِشَارَةِ للمَكَانِ البَعِيد، هُنَاكَ و فِي القُرْآنِ الكَرِيمِ |
dağda bağın var yüreğinde dağın var (at.s) | إن من له بستان في الجبل ففي قلبه كيّ |
halk,ulus,mahluk,insanlar,yaratık,yaratmak,tabiat,var etmek,türetmek,yoktan var etmek,oranlamak | خَلْقٌ (ج) خُلُوقٌ : إِيْجَادٌ |
ora,orada,oracıkta,burada var,onda var,şu yerde,oracıkta,oraya | ثَمَّ : ثَمَّةَ : هُنَاكَ ، هُنَالِكَ و في القرآن الكريم |
bir elin nesi var iki elin sesi var (ats) | ما لليد الواحد شيئ فإن لليدين صوت هذا المثل بمثابة المثل العربي |
bir elin nesi`var iki elin sesi var | ما لِيَدٍ وَاحِدَةٍ شيْئٌ و لِلْيَدَيْنِ صَوْتٌ |
acep onun bana ne lüzumu var ne münasebeti var,yahut ondan bana ne hasıl olacaktır demektir.burada (مَا) kelimesi taaccüp içindir | ما لي شِيئٌ و هي كلمة تعجب بها |
bir yük veya bir şey taşınırkın taşıyan kişi ağaç var ağaç var diye yolda giden gelenlere değmesin diye uyarır | خَشَبَةَ خَشَبَةَ |
şu şeyim var bu şeyim var | إن لي كذا و لي كذا أي لي أشياء مختلفة |
vücut,varlık,var oluş,var olmak,oluvermek,bulunma,bulmak,mevcudiyet,bulunma, bulmak,mevcudiyet | وُجُودٌ |
ötürü,için,üzere,çünkü,lakin,ancak,değilse,dan,den,başka,şu kadar var ki,ne var ki,her nasılsa,meğer ki,bazen de(لأجل ) manasını ifade eder,şu kadar varki,ne varki,meğerki,den başka,çünkü,den naşi,dan,den başka,şu kadfar var ki,her nasılsa,meğer ki | بَيْدَ أَنَّ ، غَيْرَ أَنَّ ، إِلاَّ أَنَّ ، بَائِدَ : و يقال فلان كثير المال بَيْدَ أَنَّهُ بَخِيلٌ و في الحديث |
meşakkatle çalışmak,kuvvet,kudret,kabiliyet,güç,çaba,cehd,emek,potansiyel,takat,gayret,eziyet,uğraş,uğraşmak,var kuvvetini sarf etmek,zahmet,eziyet,yorgunluk,elinden geldiği kadar çalışmak,var kuvvetini sarf etmek,çabalamak,zorluk,meşakkat | جُهْدٌ : جَهْدٌ (ج) جُهُودٌ : قُدْرَةٌ ، مَشَقَّةٌ ، طَاقَةٌ ، قُوَّةُ الكَهْرِبَاءِ و فِي القُرْآنِ الكَرِيمِ |
ayakta,ayakta duran,dikilen,dik,mevcut olan,ayak,kaim,duran,var olan,durucu,kalkıcı,brüt,dik,kaim,kılıç sapı,var olan,asıl,fiili,gerçek,direk,direk,bağ kütüğü,bağ özdeği | قَائِمٌ (ج) قُوَّامٌ و قُيَّمٌ و قُوَّمٌ و قَائِمُون |
kalmak,temelleşmek,kalım baki olma,devam,sürmek,ebediyet,sonsuzluk,kalmak,var olmak,daimi olmak,beka,devamlılık,evvelki hal üzere kalmak,bozulmamak,değişmemek,ölmemekevvelki hal üzere kalmak,beka,kalım,daim olmak,kalmak,temelleşmek,ölümsüzlük,var olmak | بَقَاءٌ : بَقْيٌ يُقاَلُ فِي الدُّعَاء البقاء لله وحده |