filan kimse zorluğa düştü | أُمْتُحِنَ فُلاَنٌ |
filan kimseden edebiyat öğrendi | تَأَدَّبَ عَنْ فُلاَنٍ |
filan kimseden hacet ve maksudını talep etti | إِسْتَنْجَحَ فُلاَناً |
filan kimseden heybetlenip korktu,endişe etti | آزَي عَنْ فُلاَنٍ |
filan kimseden hurma ağacını aşılamasını istedi | إِئْتَبَرَ فُلاَناً |
filan kimseden iyilik,ihsan diledi | إِسْتَمْطَرْتُ فُلاَناً و مِنْهُ : طَلبْتُ مَعْرُوفَهُ |
filan kimseden meşveret talep etti,istedi,meşveret eyledi | إِسْتَأْمَرَ فُلاَناً |
filan kimseden şefaat etmeyi diledi | إِسْتَشْفَعَ فُلاَناً |
filan kimseden yardı,imdat istedi | إِسْتَأْثَرَ فُلاَناً : إِسْتَغَاث |
filan kimseden yardım istedi,imdat diledi | إِسْتَنْصَرَ بِفُلاَنٍ : إِسْتَعَانَ بِه |
filan kimseler kocam tarafından akrabalarımdırlar | هُمْ أَحْمَائِي و لَيْسُوا بِأَحْمَائِي |
filan kimsenin develerinin doğurma vakti yaklaştı | أَمْخَضَ فُلاَنٌ إِبِلَهُ |
filan kimsenin durmasını istedi | إِسْتَوْقَفَ فُلاَناً |
filan kimsenin göğsüne vurup itti,öte kaktı | لَتأَ فُلاَناً في صدره : دفعه |
filan kimsenin hakkında kötü konuşup namusuna halel getirdi | إِفْتَرَصَ فُلاَناً |