filan kimseye karşılık verdi | آزَي فُلاَناً |
filan kimseye kibirlendi,büyüklendi,tenezzül etmedi | تَأَبَّهَ عَلَي فُلاَن : تَكَبَّرَ عَلَيْهِ |
filan kimseye lisanen selam iblağ eyledi | قَرَأَ عَلَيْهِ السَّلاَمَ |
filan kimseye malı sermaye olmak üzere verdi | أَبْضَعَ فُلاَناً المالَ |
filan kimseye meyli kalb ile temayül etti | أَخَذَ بِهِ نَفْسَهُ مَعَ فُلاَنٍ |
filan kimseye mülazım oldum,sık görüştüm | بَلَلْتُ فُلاَناً |
filan kimseye ölmeye yaklaştı | إِمْتَحَقَ فُلاَنٌ |
filan kimseye rüyamı yormayı istedim | إِسْتَعْبَرْتُ فُلاَناً ِرُؤْيَاي |
filan kimseye sarma takıp yıktım | عَاقَلْتُهُ عَقْلَةً شَغْرَبِيَةً و صَرَعْتُهُ |
filan kimseye sığındı,iltica etti | أَمِنَ إِلَي فُلانٍ |
filan kimseye sözde galip olup bastı | إِغْتَمَطَ فُلاَناً بِالكَلاَمِ : عَلاَهُ فَقَهَرَهُ |
filan kimseye yol ağız tertip eyledi | أَلْبَأَ فُلاَناً : زَوَّدَهُ بِالَّبَأِ |
filan kimseyi aldattı | قَطَنَ فُلاَناً : خَدَعَهُ |
filan kimseyi ameli bidata nispet edip bidatçıdır dedi,ehli bidat buldu | بَدَّعََ فُلاَناً |
filan kimseyi filan yere alıştırdı | آلَفَ فُلاَناً مَكَانَ كَذَا |