filan şey filan şeyin yerine geçip ancak tamamıyla yerini tutamadı | أَجْزَي كَذَا عَنْ كَذَا |
filan şey üzerine anlaştı,muvafakat etti,ittifak etti | أَصْفَقَ عَلَي كَذَا اَيْ وَافَقَ عَلَيْهِ |
filan şey üzerine güçlendi,yardım istedi | أَرِبَ عَلَيْهِ بِكَذَا : قَوِيَ و إِسْتَعَانَ |
filan şeyde basiret sahibi oldu, rey, görüş sahibi oldu | إِسْتَبْصَرَ فِي كَذَا |
filan şeyde basiret sahibi oldu,rey,görüş sahibi oldu | إِسْتَبْصَرَ فِي كَذَا |
filan şeyde haddi aştı | أَسْرَفَ فِي كَذَا |
filan şeyde haddi aştı,tecavüz etti | أَسْرَفَ فِي كَذَا |
filan şeyde hoyratça davrandı | إِحْتَدَّ فِي كَذَا |
filan şeyde hoyratça davrandı | حَدَّ فِي كَذَا |
filan şeyde ifrat ve aşırılık yaptı,mübalağa etti | إِحْتَفَلَ فِي كَذَا : أَفْرَطَ و بَالَغَ فِيهِ |
filan şeyde uzak gittiki uzattı | أَطنَبَ فِي كَذَا |
filan şeyde zorlanarak çabaladı | إِسْتَهْلَكَ فِي كَذَا |
filan şeyden bozma | مُتَحَوِّلٌ و مُتَبَدِّلٌ عَنِ الشَّيئِ الفُلاَنِيِّ و النَّوْعِ الفُلاَنِيِّ و الجِنْسِ الفُلاَنِيِّ |
filan şeyden dolayı ondan incindi | أَذِيَ مِنْهُ بِكَذَا |
filan şeyden etkilendi | تَأَثَّرَ مِنْ كَذَا |