filan bayıldı | غُشِيَ عَلَي فُلاَنٍ |
filan benden istedi,ben de kafi derecede bol bol verdim | فُلاَنٌ إِسْتِعْطَانِي فَاحْتَسَبْتُهُ |
filan beni güler yüzle ve iltifatla kabül etti | بَهْلَقَنِي فٌلاَنٌ |
filan benim ev eve komşudur,filan bitişik komşumdur | فُلاَنٌ جَارِي بَيْتَ بَيْتَ |
filan besliyor | يُعَيَّلُهُ فُلاَنٌ أَيْ يكفيه المُؤْنَةَ |
filan bir işten vaz geçip diğerine geçti | إِنْتَكَثَ فُلاَنٌ مِنْ حَاجَةٍ إِلَي أُخْرَي : إِنْصَرَفَ عَنْهَا إِلَي أُخْرَي |
filan bir işten vaz geçip diğerine geçti | إِنْتَكَثَ فُلاَنٌ |
filan bir kızı cariye edindi | تَأَمَّي فُلاَنٌ أَمَةً : إِسْتَأْمَي |
filan bir kızı cariye edindi | تأَمَّي فُلاَنٌ أَمَةً |
filan bir şey verdi | نَالَ فُلاَناً الشَّيْئَ : أَعْطَاهُ إِيَّاهُ |
filan bir şeyde geçti | بَادَرَ فُلاَناً الشَّيْئَ و إِلَيْهِ |
filan bir şeyden menetti | نَهَّي فُلاَناً عَنِ الشَّيْئِ |
filan bir şeyle iktifa etmek | بَقِعَ فُلاَنٌ بالشَّئِ : إِكْتَفَي بِهِ |
filan bir şryi başka şekil haber verdi | لاَتَ فُلاَناً |
filan bir tarafa çekilip tek ve tenha oldu,yalnız oldu | تَامَ فُلاَنٌ |